Cinsiyet değiştirme davası
iki kademi bir davadır. Bu davanın ilk kademesi ve önkoşulu, cinsiyet
değişikliğine izin davasıdır.
Türk Medeni Kanunu m. 40
temelindeki düzenleme uyarınca, cinsiyetini değiştirmek isteyen kimsenin bunun
için Mahkeme'den dava ikame etmek suretiyle izin alması gerekmektedir.
Yasada bu iznin verilmesinin
şartları belirtilmiştir. Şöyle ki; talep sahibinin 18 yaşını doldurmuş
bulunması ve evli olmaması; bununla birlikte transseksüel yapıda olup, cinsiyet
değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden
sürekli biçimde yoksun bulunduğunu bir eğitim ve araştırma hastanesinden
alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemesi koşullarının birlikte
bulunması zorunludur.
Mahkemeler araştırma
hastanelerinde bulunan cinsel kimlik konseyinden rapor talep etmektedir. İlk
aşamada bir psikiyatr, geçiş ameliyatı olmak isteyen kişinin ruhen müsait olup
olmadığını inceler. Davacı trans bireylerin daha önce psikolojik tedavi
belgeleri varsa bunların sunulması olumlu rapor alınabilmesi için gereklidir.
Olumlu rapor akabinde tedavi süreci başlamakta ve bu tedavi süreci devamında üreme
yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu bir eğitim ve araştırma
hastanesinden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemesi koşulu da
yerine geldiğinde yasada izin kararı için aranan şartlar tekemmül etmektedir.
Mahkemece yapılacak
yargılama sonrasında, koşulların bulunduğunun belirlenmesi halinde, cinsiyet
değiştirme izni verilmektedir.
Bu aşamadan sonra, verilen
izne bağlı olarak amaç ve tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme
ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmi sağlık kurulu raporuyla doğrulanması
halinde, nüfus kayıtlarında cinsiyet değişikliği için ikinci bir dava açılması
gerekecektir.
Bu davada yapılacak
yargılama sonucunda, Mahkemece yasada aranan tüm koşulların gerçekleştiği
tespiti halinde, nüfus kayıtlarında cinsiyet değişikliği kararı
verilebilecektir.
Bununla birlikte, trans
bireylerin cinsiyet değişikliği ile birlikte, isim değişikliği de gündeme
gelecektir. Nasıl ki aidiyet duyulmayan nüfusta yazılı cinsiyet değişecekse,
yine aidiyet duyulmayan nüfustaki ismin de değiştirilmesi de gerekecektir.
Cinsiyet değiştirme davasının ikinci aşaması olan nüfusta cinsiyet değişikliği
davasının isim değişikliği talepli de açılması mümkündür. Ancak isim
değişikliği için uygulamada bazı mahkemeler hastane raporları temelinde
cinsiyet değişikliğini yeterli görmekte ise de, çoğu mahkeme isim değişikliği
için tanık deliline de başvurmaktadır.
Cinsiyet değiştirme
davaları, nüfus davaları içinde bir alan olmakla birlikte, kendine has spesifik
özellikleri olan bir davadır. Sürecin en etkin şekilde ve davacı trans bireyin
haklarını koruyacak şekilde işletilebilmesi için, bu davaların cinsiyet
değiştirme davaları alanında uzman avukat aracılığı ile takibinde hukuki yarar
mevcuttur.
Türk Medeni Kanunu m. 40 temelinde açılacak olan cinsiyet
değişikliğine izin davasında, görevli ve yetkili mahkeme konusunda sıklıkla
sorun yaşanmaktadır. Bu konunun tespiti için doktrin ve güncel Yargıtay ve
Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının tetkiki zaruridir.
Doktrinde, cinsiyet değişikliğine izin verilmede görevli ve
yetkili mahkeme olarak, davacının ikamet mahallinin Asliye Hukuk Mahkemesi
gösterilmiştir.
Cinsiyet değişikliğine izin davasının hangi mahkemede
görüleceğine dair güncel Yargıtay kararlarında da Asliye Hukuk Mahkemesi olarak
gösterilmiştir:
Cinsiyet değişikliğine izin istemi, 6100 sayılı HMK'nın
382/2-a-2 maddesinde çekişmesiz yargı işi olarak düzenlenmiştir. HMK'nın 383.
maddesine göre, çekişmesiz yargı işinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme
olmadığı sürece sulh hukuk mahkemesidir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a
bendinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen
şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk
mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır.
Davacının talebinin çekişmesiz yargı kapsamında olmadığı,
adı geçen Kanun maddeleri uyarınca asliye hukuk mahkemesinde görüleceği
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/12/2013 gün ve 2013/18-464 E. - 2013/1698 K.
sayılı ilâmıyla da benimsenmiş olup bu nedenle, 5490 sayılı Kanunun 36/1-a-b
maddesi kapsamında olan uyuşmazlığın ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE GÖRÜLÜP
SONUÇLANDIRILMASI GEREKMEKTEDİR.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 19/09/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016/6168 E. 2016/77863 K. sayılı 19/09/2016 tarihli kararı.)